25 Ekim 2015 Pazar

Gölcük Yaylası & Kaplan Sivrisi

Nurettin Çelebi, Metin Kepsutlu, Aslan Alpaslan, Cumali Fıratoğlu, Ali Rıza Çiftçi Ören Kavşağında buluşup Kuyumcu Köyüne hareket ettik. Buradan rehberimiz Ömerle buluşup yollara düştük. Hava kapalı. Yağmur hafif çisenti şeklinde yağıyor. Yol kenarlarında böğürtlenlerden tadıyoruz. Köyden uzaklaştıkça üzüm bağlarına rastlıyoruz. Kuytu köşelerde unutulmuş salkımlardan koparıp yiyoruz. Çok lezzetli, bal gibi üzümler… Kah patikalardan kah yoldan yürüyerek Sivri yaylasına ulaştık.  Kaplan sivrisi karşımızda heybetli görünüyor. Rüzgar ise yaylada kuvvetli esiyor. Hiç vakit kaybetmeden bir patikadan zirveye ulaştık. İnanılmaz güçlü bir fırtına var burada. Kayalık zirveye tırmanmak mümkün görünmüyor. Ayağa kalktığımız anda rüzgara karşı durmak imkansız. Şansımızı fazla zorlamadık. Kayalıkların bir basamak altında zirve pozumuzu verip Kaplan kuleye doğru yola koyulduk. Sis artıyor, git gide  fırdolayı etkisi altına alıyor. Kuleye tırmandık, kule görevlisinin uykusunu böldük. Burada mola verdik. Göz gözü görmediği sisler altındaki bu dağ başındaki kulede içtiğimiz çay en değerli şeydi bizim için. Çay demlenirken kıyafetlerimizi değiştirip kuleci Çetin Abinin filozoflara taş çıkaran aforizmalarını dinliyoruz. Kuledeki bu çay ziyafeti ıslak bedenlerimize iyi geldi.
Gölcük yaylasının yollarına düştük.  Yağmur ve sis şiddetini biraz daha arttırmıştı. Bir buçuk saatlik bir yürüyüşün ardından Gölcük yaylasına ulaşıyoruz. Karadeniz yaylalarını aratmayan muhteşem doyumsuz bir manzara. Yemyeşil çayırlar ve koyun  sürüleri…Bu güzellik, sis ve yağmurla sanki daha cazibeli hale geliyor. Koyunların boyunlarındaki çanların çıkardığı sesler, yağmurun sesi senfonik müzik gibi. Görsel ve işitsel bir şölen…Yeşil sularının üzerini sis kaplamış deniz gibi.   iyi ki gelmişiz buralara diyorum… Hatta daha önce gelmemekle hata etmişiz. Amacımız yayla çevresini keşfetmekti ancak yağış şiddetlendi. Rehberimiz Ömer’in eniştesi İsmail’in yayla evine konuk oluyoruz. Sıcacık soba yanıyor. Sobanın üzerinde çay demliği buhar çıkıyor. Üzerimizden dumanlar çıkıyor.Sobanın sıcağı çok iyi geliyor yorgun bedenlerimize. Saniye hanım sofra kuruyor. Gölcük maceramızın en tarifsiz güzel anları bu yayla evinde yaşıyoruz. Sohbetler, çay ve yiyecekler. Özellikle kuru fasulye 10 numara.  İsmailden koyunpeyniri alıp yağmur altında dönüş yoluna çıktık. Yağmur kuyumcular köyüne kadar aman vermedi. Köy kahvesinde çaylarımızı içip etkinliğimizi tamamladık. Bugün yaşadıklarımız unutulmaz. Rehberimiz Ömer’e, misafirperverlikleri için İsmail’e ve Saniye Hanıma teşekkürler.


5 Eylül 2015 Cumartesi

Dalak Suyu


                     Kazdağı tutkunlarının iki aylık hasreti bugün son buldu. Kazdağlarının kalbine Dalak Suyu'na ilk yürüyüşümüzü yaptık. Sabahın sekizinde on iki arkadaşımızla Edremit'ten Kalkım'a oradan Akçakoyun'a ulaştık. Köy merkezinde çınar ağaçlarının gölgelediği kahvede çaylarımızı yudumladık. Hemen kahvenin yanındaki anıt çınarda fotoğraflar çekip aracımızla Dalak Suyuna hareket ettik. saat 10.30 gösterdiğinde Dalak Suyuna ulaştık. Uzun ve bol tırmanışlı yolculuk yürüyüşe başlamadan yordu.
                   Muhteşem kayın ağaçlarının güneş ışıklarına geçit vermediği bu bölgede hava çok serin ... Son bir haftadır ülkemizi kasıp kavuran sıcak hava buralara hiç uğramamış. Huzur verici serinlik ve sessizlik bambaşka. Masalsı bir orman... Suyun kaynağına taşlarla örülerek 3 metrekare civarında havuz yapılmış.Su o kadar soğuk ki... Elinizi birkaç saniye suyun içinde tutmak kemiklerinizi sızlatıyor. Burada aracı bırakarak tavşan oynağı yangın kulesine ve civarına kısa yürüyüş yaptık. Bu bölge köknar ve kayın diyarı. kule dönüşünde köknar kozalağı topladık. Dönüş yapıp Dalak suyunda 2006 yılında f16 kazasının yaşandığı olay yerini inceleyip azıklarımızı yedik. Dalak Suyunda suda uzun süre kalma yarışması düzenledik. Keyifli dakikalar yaşadık. Güzel bir gün geçirdik.
                Bugün yürüyüşe katılan; Oktay ATAM, Mustafa KAÇMAZ, Yücel AKBAL, Ekrem SELÇUK, Musa KARAAĞAÇ, Okan ERDOĞAN, Serhat AKAR, İrfan KOLÇAK, Ali Rıza ÇİFTÇİ,Cezmi MARDİNLİ'ye teşekkürler.
               Yurdumuzun her köşesinde olduğu gibi Dalak Suyun'da da piknikçilerin çöpleri etrafa dağılmış. Mıntıka temizliği yapıp çöpleri topladık. Piknikçilere diyoruz ki: Anılarınızla birlikte çöplerinizi de götürün... 06/09/2015

31 Temmuz 2015 Cuma

Karanlıkdere

KARANLIK DERE
Ali Rıza Çiftçi, Cezmi Mardinli, Mustafa Kaçmaz, Okan Erdoğan ve Oktay Atam Edremit’te buluşup araçlarımızla Çınarlıhan’a hareket ettik. Saat sekizde yürüyüşe başladık. Hava parçalı bulutluydu. Eybek Dağı’nın zirveleri sisliydi. Burada hava rüzgarlı ve oldukça serindi. Tempolu bir yürüyüşle kısa sürede Ayı Gediği’ni aşıp, Döşemedere’ye ulaştık.Kapalı bir hava vardı,Yağmur bulutları gökyüzünü kaplamıştı.Hafta içinde yağan şiddetli yağmurlar dereleri ve doğayı coşturmuştu. Karanlık dere civarında orman masallarda tarif edilen karanlık ve büyülü ormanlar gibiydi. Yol ağaç dallarıyla gölgelenmişti. Sanki ağaçlardan oluşmuş yeşil ve hafif karanlık bir tünelden yürüyorduk. Yeşil okyanusunda şaşkınlık içindeydik. Hava nefis çam ve çiçek kokularıyla bezenmiş, kulaklarımızda kuşların şarkıları ve suların çağıltısı yankılanıyordu. En güzel köknarlar, kestaneler,meşeler, kiraz ağaçları, elma ağaçları, yemişler, çilekler, sumaklar buradaydı. En güzel şelaleler, şarlaklar, pınarlar, dereler… Hele kuşlar…
“Boş Geçirmeyelim Gel Bu Çağları
Dolaşalım Sahraları Dağları
Bir Gün Gazel Döker Ömrün Bağları
Eser Sam Yelleri Dal Yarelenir “ 
Ömrüm bir gün gazel döktüğünde, unutmayacağım ve tatlı bir huzurla anacağım, Kaz Dağlarıyla buluşmalarımızı… Bugün olağanüstü bir gün geçirdik, Karanlık Derede. Orman çıldırmıştı… Kuşlar başka ötüyordu. Yaklaşık 30 km yol yürüdük. Her bir metresi başka güzeldi.
Haftaya başka bir cennet köşede buluşmak üzere… Kemal YILMAZ


29 Temmuz 2015 Çarşamba

ÇINARLIHANDAN KALKIM'A

Güzel bir haziran gününde, Serhat Akar, İrfan Kolçak, Musa Karaağaç, Yusuf Bakırcı, Ali Rıza Çiftçi, Mustafa Kaçmaz,Naki Yücel Olgun, Cezmi Mardinli, Edremit'te buluşup, araçlarımızla Çınarlıhan'a hareket ettik. Burada bizi her zamanki gibi sadık yoldaşımız "Tarçın" karşıladı. Tarçın coşkulu, hareketli, kıpır kıpır... Bir hafta boyunca yolumuzu gözlemiş sanki. Bu hafta bize katılmasını istemiyorduk çünkü Kalkım'a kadar yürüyüp oradan minübüsle Çınarlıhan'a dönecektik.
Hava o kadar güneşli ve berrak ki. Neşe kaplıyor içimizi. Bulutsuz masmavi gökyüzü, kuşlar cıvıl cıvıl ... Yağmurlar ormanı ve havayı bıcır bıcır yıkamış... Tozsuz, polensiz tertemiz havayı çekiyoruz içimize... Çınarlıhan'dan Ayıgediği'ne bir solukta çıkıyoruz. Burada çeşme başında kısa bir moladan sonra Döşemedere'ye doğru inişe geçtik. 20 dakika sonra Döşemedere'ye ulaştık. Bu bölgede orman tropik yağmur ormanları gibi. Oldukça sık geniş yapraklı ağaçlar ormanı oluşturuyor. Kestane, meşe, ıhlamur başlıcaları. 15 km boyunca Döşemedere'nin hemen yanı başında uzanan toprak orman yolunda mülayim bir inişle çok güzel bir yürüyüş yaptık. Çiçekler, böcekler, kelebekler, yusufçuklar, kuşlar ormanın kadim ev sahipleri bizi çok güzel ağırladılar. 
Bu yeryüzü cenneti Kaz Dağları'nın en büyük düşmanı madencilik faaliyeti. İrili ufaklı onlarca madenden biri de Döşemedere üzerinde kurulmuş kurşun madeni. Kaz Dağları'nın kalbine saplanmış hançer gibi. Madenin yakınında dereye betondan set yapılmış, küçük şirin bir gölcük oluşmuş. Gölün içi balık kaynıyor. Madeni geçtikten sonra Agonya ovası içinde yürüyüşümüze devam ettik.Dümdüz uzanan etrafı dağlarla çevrilmiş çanak içinde bir ova. Yol kenarında kiraz ağaçları ve dut ağaçlarından göz hakkımızı alarak yürüdük. Tarım arazilerinde emekçiler çalışıyor. Daha çok biber ekimi yapılmış. Bunun yanında tütün , domates, patlıcan ekili arazilerde var. Karaaydın köyü girişinde bir kiraz ağacı altında kısa mola verdik. En leziz kirazları bu ağaçtan yedik. 
Karaaydın - Kalkım arasındaki yol asfalt kaplı. Öğlen güneşi asfaltı eritmiş. Yorgunluk ve sıcak kalan son üç kilometrede eritti bizi. Kalkımda bir kahvede dinlenip Edremit minübüsünü bekledik. Tarçın'ı kucaklayıp otobüse almak istedik ama bize yaklaşmadı. Otobüsün arkasında koştu, koştu, koştu... Tarçın'ı Kalkım'da bırakmak grubumuzu üzdü. Çınarlıhan'a dönebileceğini düşünüyorum. Ne de olsa o bir "Kaz Dağı Tutkunu"
Ekibimize yeni katılan emekli asker Serhat Akar bir komutana yakışır biçimde en önde yürüdü ve ekibimize çok çabuk uyum sağladı.Onu hep aramızda görmek isteriz. Geçirdiği diz ameliyatından sonra Muhtarımız İrfan Kolçak biraz zorlansa da 26 km'lik parkuru tamamlamayı başardı.Mustafa kaçmaz artık demirbaş oldu. Pala enerjisinden ve neşesinden bir şey kaybetmemiş. Musa başkan iki hafta aradan sonra esprileriyle döndü.
Dokuz kişi Kaz Dağları'nın en özel bölgelerinden birinde çok güzel bir etkinliği başarıyla gerçekleştirdik. Tüm arkadaşlara teşekkürler...Haftaya buluşmak üzere... Kemal YILMAZ 13/06/2015