
Nurettin Çelebi, Metin Kepsutlu, Aslan Alpaslan, Cumali Fıratoğlu, Ali Rıza Çiftçi Ören Kavşağında buluşup Kuyumcu Köyüne hareket ettik. Buradan rehberimiz Ömerle buluşup yollara düştük. Hava kapalı. Yağmur hafif çisenti şeklinde yağıyor. Yol kenarlarında böğürtlenlerden tadıyoruz. Köyden uzaklaştıkça üzüm bağlarına rastlıyoruz. Kuytu köşelerde unutulmuş salkımlardan koparıp yiyoruz. Çok lezzetli, bal gibi üzümler… Kah patikalardan kah yoldan yürüyerek Sivri yaylasına ulaştık. Kaplan sivrisi karşımızda heybetli görünüyor. Rüzgar ise yaylada kuvvetli esiyor. Hiç vakit kaybetmeden bir patikadan zirveye ulaştık. İnanılmaz güçlü bir fırtına var burada. Kayalık zirveye tırmanmak mümkün görünmüyor. Ayağa kalktığımız anda rüzgara karşı durmak imkansız. Şansımızı fazla zorlamadık. Kayalıkların bir basamak altında zirve pozumuzu verip Kaplan kuleye doğru yola koyulduk. Sis artıyor, git gide fırdolayı etkisi altına alıyor. Kuleye tırmandık, kule görevlisinin uykusunu böldük. Burada mola verdik. Göz gözü görmediği sisler altındaki bu dağ başındaki kulede içtiğimiz çay en değerli şeydi bizim için. Çay demlenirken kıyafetlerimizi değiştirip kuleci Çetin Abinin filozoflara taş çıkaran aforizmalarını dinliyoruz. Kuledeki bu çay ziyafeti ıslak bedenlerimize iyi geldi.

Gölcük yaylasının yollarına düştük. Yağmur ve sis şiddetini biraz daha arttırmıştı. Bir buçuk saatlik bir yürüyüşün ardından Gölcük yaylasına ulaşıyoruz. Karadeniz yaylalarını aratmayan muhteşem doyumsuz bir manzara. Yemyeşil çayırlar ve koyun sürüleri…Bu güzellik, sis ve yağmurla sanki daha cazibeli hale geliyor. Koyunların boyunlarındaki çanların çıkardığı sesler, yağmurun sesi senfonik müzik gibi. Görsel ve işitsel bir şölen…Yeşil sularının üzerini sis kaplamış deniz gibi. iyi ki gelmişiz buralara diyorum… Hatta daha önce gelmemekle hata etmişiz. Amacımız yayla çevresini keşfetmekti ancak yağış şiddetlendi. Rehberimiz Ömer’in eniştesi İsmail’in yayla evine konuk oluyoruz. Sıcacık soba yanıyor. Sobanın üzerinde çay demliği buhar çıkıyor. Üzerimizden dumanlar çıkıyor.Sobanın sıcağı çok iyi geliyor yorgun bedenlerimize. Saniye hanım sofra kuruyor. Gölcük maceramızın en tarifsiz güzel anları bu yayla evinde yaşıyoruz. Sohbetler, çay ve yiyecekler. Özellikle kuru fasulye 10 numara. İsmailden koyunpeyniri alıp yağmur altında dönüş yoluna çıktık. Yağmur kuyumcular köyüne kadar aman vermedi. Köy kahvesinde çaylarımızı içip etkinliğimizi tamamladık. Bugün yaşadıklarımız unutulmaz. Rehberimiz Ömer’e, misafirperverlikleri için İsmail’e ve Saniye Hanıma teşekkürler.
